Kayıtlar

KİLO VERME HABERLERİ

   Çalışma için ayrılan 18 aylık süre zarfında “fiziksel durumu kötü ya da daha iyi” olanlar ortalamada diğer gruptakilere kıyasla iki kat daha fazla (4’e karşı 8) kilo vermeyi başardı. Araştırma ekibinin başkanı, aradaki bu farkın çalışma gerçekleştirilirken hesaba katılmamış bazı faktörlerden etkilenmiş olabileceğini belirterek, söz konusu ilişkiye dair daha fazla araştırma yapılması gerektiğini söyledi. Diğer taraftan haberde, çalışmanın geçici sonuçlarına göre kilo vermenin, zaten fiziksel durumu ve sağlığı iyi olanlar için daha kolay olabileceği ifade edildi.

EL ESPANOL HABERLERİ

   Mesele kilo vermek olunca diyete girmek çok önemli bir eylem olarak öne çıksa da yapılan yeni bir çalışma fiziksel durumun en az diyet kadar hatta belki de ondan daha fazla önemli olduğuna işaret ediyor. El Espanol gazetesinde yayımlanan bir makale, kilo verme rejimi öncesinde fiziksel durumun iyi hale getirilmesinin, hedeflenen kiloya ulaşmada etkisinin çok büyük olduğunu savunuyor. Bu çıkarımın, Amerikan Endokrinoloji Derneği’nin yıllık toplantısında görüşülen ve yakında Journal of Endocrine Society dergisinde yayımlanması beklenen bir çalışmanın sonuçlarına ait olduğu ifade ediliyor. Somag News sitesinin haberine göre, zinde olmak ve kilo vermek arasındaki ilişkinin analiz edildiği 18 aylık bu çalışmada yaklaşık 60 aşırı kilolu ya da obez kişinin durumu incelendi. Katılımcılardan bazıları “fiziksel durumu çok kötü”, diğerleri de “fiziksel durumu kötü ya da daha iyi” şeklinde gruplara ayrıldı. Neticede 20 kişi ilk gruba dahil edildi, kalanları da ikinci grupta yer aldı.

SİGARA ALKOL ZARARLARI

   Ayrıca sigara ve alkol gibi diğer etkenler de bu durumun oluşmasında rol oynayabilir. Her ikisi de ağızdaki mikrobiyomu değiştirebildiği gibi yemek borusu ve pankreas kanserleri için başlı başına risk etkenidir. Örneğin sigara içicilerinin ağızlarındaki Proteobakteriler, içmeyenlere göre daha düşük seviyededir. Eğer sigara bırakılırsa yıllar içerinde bu bakteriler kendilerini yeniler ve sayılarını artırırlar. Dahası günde iki kadehten fazla alkol alanların ağızlarındaki Lactobacillus bakterileri daha düşük seviyede. Lactobacillus, probiyotiklerin de içerisinde bulunan yararlı ve bizlere arkadaş bir bakteridir.

YEMEK BORUSU KANSERİ

   Sonuçlar ise şaşırtıcıydı. Örneğin ağızlarında Porphyromonas gingivalis isimli bakteriden zengin bir mikrobiyoma sahip olanlar, bu bakteriden fakir mikrobiyomu olanlara göre pankreas kanserine yüzde 60 daha yatkınlar. Aggregatibacter actinomycetemcomitans isimli bakteri ise pankreas kanseri riskini 2 katına çıkarıyor! Pankreas kanseri erken teşhisi çok zor olan ve bu yüzden oldukça ölümcül seyreden ciddi bir hastalıktır. Dolayısıyla erken tanıyı kolaylaştıracak bu tip yöntemler gelecek açısından umut vaat eden çalışmalardır. Belki bir gün sadece ağız mikrobiyomuna bakarak kanseri tanıyabileceğiz. Benzer bir etki yemek borusu kanserinde de görülmekte. Yemek borusu kanseri olan kişiler sağlıklı insanlara göre ağızlarında çok daha düşük seviyelerde Proteobakteri’ ye sahipler. Bazı bakterilerin fazla olması kanser için yol göstericiyken bazılarının eksikliği tanıda yardımcı olabiliyor. Ancak her iki kanserde de tavuk-yumurta ilişkisi mevcut. Yani araştırmacılar bu bakterilerdek...

MİKROBİYOMUN HABERLERİ

   Son 5 yıla kadar bilim insanları insan vücudunda yaşayan bakterilerin sadece çok küçük bir kısmı hakkında bilgi sahibi olabiliyordu. Çünkü mikrobiyomun yüzde 80’i laboratuvar şartlarında yetiştirilemiyor ve sadece insan vücudunda yaşayabildikleri için araştırma yapmak mümkün olmuyordu. Ancak DNA analizi yaygınlaştıktan sonra bilim camiası insanlardan alınan bakterileri tanımlayabildi ve araştırmalar hız kazandı. Şimdi ise yapılan araştırmalar pankreas ve yemek borusu kanserleri ile ağıziçi mikrobiyomu arasında bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Tüm insanlar temelde 5 ana bakteri grubunu paylaşıyor. Ancak bu 5 bakteri grubu insandan insana farklılık gösteriyor; oranlar kişiden kişiye değişiyor. Araştırmacılar da bu farklılığın kanser üzerinde etkili olup olmadığını merak etti.

CORONA TABLOSU COK CİDDİ

   Prof. Dr. Coşar, virüsün çok ciddi hastalığa yol açtığını belirterek, “Bu rahatsızlığı biz koruyucu önlem alarak atlatırız. Almazsak ucu ölüme kadar giden nitekim şu an bu sayı çok fazla, 50’nin üzerinde hasta kaybediyoruz. Yani bunun şakası yok, bu ciddi bir sağlık problemi. Toplumun her bireyini etkileyebiliyor. Daha önce sanki ileri yaşta, yandaş hastalığı olan, genel durumu düşük olan hastalarda görülüyor deniyordu. Ama şu anda 2 yaşında çocukta görüldü. Onun için mutlaka duyarlılık göstermemiz gerekiyor. Şu anda ciddi bir salgın söz konusu. Bizim burada öğretim üyesi arkadaşlarımız, diğer asistanlarımızdan, herkesten her gün pozitif sonuçlar alabiliyoruz. Tablo ciddidir. Ve bunun için yapmamız gereken rasyonel, bilimsel bilgilere de toplum olarak uymamız gerekir” ifadelerini kullandı.

ÖNÜMÜZDEKİ MART AYINA KADAR BU SIKINTI İLE UĞRAŞACAĞIZ GİBİ GÖZÜKÜYOR

Prof. Dr. Coşar, tatil bitiminde hareketlilik azalacağı için önümüzdeki dönemde bir miktar vakalarda azalma beklediklerini söyledi. Prof. Dr. Coşar, virüsün ciddi bir mutasyon geçirip uçuk virüsü gibi sıradan bir virüs olduktan sonra bunu tamamen yenebileceklerini söyleyerek, “Önümüzdeki mart ayına kadar bu sıkıntı ile uğraşacağız gibi gözüküyor. Tabii ki biz gayretimizi göstereceğiz; ama toplum olarak duyarlılık göstermezsek, eğer sosyal mesafe kurallarına uymazsak, maske kullanımında gerekli özeni göstermezsek, hareketlilik daha çok artarsa; hatta kabaca bizim dışarı verdiğimiz kirli havayı etrafımızdaki insanlar alırsa bundan kurtulamayız. Bir de tıbbın hiçbir döneminde ilaçlar aslında oyun değiştirici unsurlar değil. Herkeste böyle bir beklenti var. Örneğin bir ilaç çıkacak, biri düğmeye basacak ve bitecek. Böyle bir şey söz konusu değil. Onlar olsa da ancak tedavinin bir parçası olacak. Bu bahsettiğimiz temel unsurlara biz uymazsak ilaçlar tek başına bir şey de getiremez” diye kon...